Karasu-san
iyikus.com Üyesi
Uçan düdük ve onun uçuş problemleri
Merhabalar. Belki bir kaçınız pellet yem hakkında yazdıklarımı ve şu anda geçiş için uğraştığımızı görmüşsünüzdür. Bu diyetteki değişim kararımızı rastgele vermedik tabii ki. Bizim oğlanda normal dışı seyreden bazı gözlemlerimizden sonra görüştüğümüz daha ehil kimselerin konsensüs ü dolayısıyla bu kararı aldık.
Peki neden bu hekimlerle görüştük, niye kapı kapı dolandık; işte onun hikayesi biraz uzun. Hem fikir sormak, hem de belki gittiğimiz yol birilerin ilerideki referansı olur diye paylaşıyorum.
Öncelikle tonkuş 14 aylık meraklı ve yaramaz bir çocuk. İlk moultundan sonra uçuş kabiliyetleri ve kondisyonu giderek arttı. Tüm evi 2-3 tur boydan boya uçup çeşitli yerlerdeki ufak eşyaları yere atmak, parlak renkli köşelerle sohbet ederek geziyordu. Ancak ilk defa gördüğü veya tahmini dışında hareket eden bir eşya vesaire gördüğünde (örn. Sallanan perde) panikle uçup “gık gık gık gık” diye nefes alarak uçardı. Bu sesi ancak bu şekilde korktuğunda, konacak yer bulamadığında veya çok çok uzun uçtuğunda duyardık. Şimdilerde bunu çok kısa uçuşlarda da duyuyoruz ve uçuş kondisyonu çok daha zayıf. Hemen akla kuşun ağırlığı ve tüyleri geliyor olabilir. Eskiden uzun uçuşlar yapıp gezdiği zamanlardaki ağırlık ortalaması 51gr. Şimdi yazdan çıktığımızdan beri 48-49gr arası seyrediyoruz. (2 haftada bir ölçüm yapıp tablo tutuyorum)
Ayrıca yine eskiye gidince, daha ilk tüy değişiminden bile önce 2-3 aylık olduğundan beri paçaları ve alt karın bölgesindeki tüyleri düzeltirken de sanki gıdıklanır gibi yine çok benzer fakat tonu ve yapısı farklı bir “gık” sesi geliyordu. Biz buna düdük düğmesi adı takmıştık, kendisi dürttüğünde oyuncak ayı gibi hafif hafif düdük sesi geliyordu. Yine şimdilerde son 3-4 haftadır (bu yukarıdaki uçuş zayıflığı ve sesi ile paralel zamanlarda gerçekleşiyor) ayak seviyesinde yere eğildiği zaman, derin yemlikten yem yerken de gelmeye başladı. (bu olayların çok kısa videolarını paylaşacağım) Fakat yine enteresan başka bir durum, oyuncak sepetinden kenara tutunup neredeyse kendi çeyreğindeki ağırlıkta oyuncakları eğilip alıp fırlatırken böyle bir ses duymuyoruz, bu kısmı not düşeyim.
Bu olayların paralelinde yaza girerken bizim oğlan güneş, sıcak hava, pandemi sebebiyle evde olmamız haliyle normalin belki birkaç katı ilgi ile birlikte baya baya azıp kendine favori oyuncaklarından bir harem kurdu ve sabah ilk ışıklarından geceye kadar periyodik olarak onları da hallediyordu. Ben henüz hayatımda dönem dönem azgın olmayan erkek kuş görmediğim için bunları herhangi bir şeye yormadım. (Birazdan buraya döneceğim)
Ayrıca 1 ay kadar önce pamuk şeker kıvamındaki kafası burun deliklerinin hizasında V şeklinde banyoyla zor çıkacak bir kıvamda kirlenmeye başladı. Bunu da haliyle üst solunum yolu enfeksiyonuna ve biraz mevsim geçişine bağladık. Normalde nispeten dengeli bir diyet yürütmeye çalışıyorum ama tam bir tohum canavarı olması sebebiyle bazı mineral ve vitaminlerden haliyle uzak kaldığı için kendi yem kokteyline ek olarak kuru meyveli yumurta maması, başta beophar ın multivitamin kompleksi sonra da gervit-W ile destekliyordum.
Tabii bu olaylar olurken durum gelişip kötü yerlere varmasını beklemeden tanıdığımız, bildiğimiz veterinerliklere, üreticilere ve hekimlere danıştık.
İlk konuştuğumuz birkaç veteriner hiçbir şey yok, domuz gibi bu, geçer dediler. Aslında kısmi olarak haklılardı da,
İştahında, keyfinde, düzeninde, kakasında, tüy kalitesinde, burun deliklerinde, kuyruk hareketlerinde, oyunculuğunda, sesinde, kokusunda yani tamamen hiçbir şeyinde bir belirti yoktu. Öncesini bilmeyen birisi için cidden hiç semptom olmaması bir şey söylemek için zor bir durum. Onlar da söylemediler.
İkna olmadım. Birkaç uzman bulmaya çalıştık, kedilerimize çevremizdeki köpeklere bakan ehil yerler var; birkaç doktor bir araya gelip bunun bir üst solunum yolu enfeksiyonu olduğuna ve bunun hem sesine hem uçuşuna etki ettiğini ve bunun için enrofloxacin 10% (10 luk baytril veya daha bilinen adıyla) kullanmamız gerektiğini 7 gün + duruma göre 2 gün daha kullanılacağını söylediler. Ayrı yerlere danıştığımızda bunun doğru hareket olduğunu ve derhal başlanması gerektiğini söylediler. Bence bu noktada gözden kaçırdığımız kısım bu seslerin bu olası enfeksiyondan daha önceki tarihlerde de olmasıydı.
Ayrı ayrı o kadar hekim söyleyince başta söyledikleri gibi kattık suyuna söylenen dozajda, fakat bizim gurme çocuk kokusunu çok beğenmedi ve suyu zorunlu olmadıkça içmedi haliyle uygulamaya devam edemedik. Bir başka hekim maydanoz kaynatın sabah öğle akşam maydanoz yedirin, bir başkası elma sirkesi koyun, bir başkası hem sarımsak hem elma sirkesi koyun, bir başkası üzüm veya elma sirkesi damla damla içirin sabah akşam gibi talimatlarla geldi.
Üreticilere sorunca onlar komple sirke + sarımsak konusunda ortak karardaydı. Baytril e dokunmuş kuştan bir daha hayır gelmeyeceğini, enfeksiyonu iyileştireceğini ama tüm organlarını bitireceğini söylüyorlardı.
Durum böyle karmaşık olunca ben de yüzümü türkiye dışına çevirdim. Amerikadakiler ve canada dakiler duruma bilimsel yaklaştılar. Kursak, ağız ve gaita dan swap alıp bunların maya, mantar ve bakteriyogram ı yapılmasını, aynı zamanda tomografi ve röntgen ile ciğer ve organlanlara bakılmasını, gerekliyse kan alınmasını söylediler. Burda öyle bir imkan ve ehliyet olmadığı için biraz tıkandık o noktada ama bu testler olmadan da makul derecede yardım ettiler. En son AAV den türkiyedeki avian hekimlerini araştırdım. Onlara danıştım, İstanbul’da oldukları için ziyaretimiz mümkün olmadı ama cok yardımcı oldular. Paralelde broiler tavukçuluğu yapan kuş hekimlerine dahi danıştım.
Sonra şu anda Ankara’da ikamet ettiğim için ankara üni. Vet. Fak. Hayvan hastanesine gittik testlerde yardımcı olabilirler umuduyla. Röntgen çektik, muayene etti oradaki hekimler. Dahiliye bölümü en erken 1 aya randevu verdiği için testlere yardım edemediler, yüksek referanslı bir dış laboratuvar buldum onlara örnekleri kendim steril kaplarda alıp teslim ettim, evvelsi gün test sonuçları geldi. Herhangi bir maya, mantar bulunmayıp staphylococcus bulundu ve sürpriz kısım bakteriyogramda enrofloxacin e dirençli çıktı. (baytril den istesek de doz arttırmadan sonuç zor alacağız demek) Duyarlı olduğu diğer antibiyotikleri de ecza deposuna sordurduk bir tanıdık vasıtasıyla. Uygulayabileceğimiz doz ve şekilde maalesef yok. Kısacası ya baytril direncine rağmen baytril kullanacağız enfeksiyon için, ya da komple kullanmayacağız.
İstanbuldaki hekimimiz ise röntgen ve diğer tetkikleri gördükten sonra sag ciğerde hafif bir enfeksiyon oldugunu ve bunun antibiyotik destegiyle cozulebilecegini; fakat sesin altinda yatan problemin buyumeye baslayan testislerin arkadaki hava keselerine baski yapmasi, ve hormonal olarak kusu asiri aktiflestirmesi yonunde bir etkisi olabilecegini soyledi. Bunu engelleyemedigimiz takdirde buyumenin devam edebilecegi ve tumore donusebilecegini ve geri donusu olmayan zararlar olabilecegini belirtti. Daha önce döneceğimi söyleyeceğim yer tam olarak burayla alakalı, neredeyse 6 aydır dinmeyen bir kızışma durumu var. Dolayısıyla gözlemlerim de bu savı doğrular yönde.
Teorileri ve tanilari asiri tohum seven kuslarin cok karbonhidrat vey yag ile beslenmesi ve devamli yeme ulasimlari olduklari icin ureme isteginin aşırı artmasi; ayni zamanda tek yonlu besin alindigi icin bagisikligin dusuk olmasi.
Haliyle burasi da bizim oglani pellet yemeye cevirmek ve diyetini cesitlendirme yoluna koyuyor. Ayni zamanda da su bas belamiz olasi testis buyumesi problemine bir dur demeye calismak davranislari biraz daha kontrol altina alarak.
Benim foruma sorularım; (dayanip okuyanlar icin )
P.S. Kişiler ve firmalardan özellikle isim vermekten çekindim public bir forum olduğu için, olumlu tecrübelerim olan kimseleri paylaşmakta beis görmüyorum ama yanlış anlaşılmamak için konuda bahsetmek istemedim. İhtiyacı olan olur da özel mesaj aracılığıyla soran olursa elbette paylaşırım.
Merhabalar. Belki bir kaçınız pellet yem hakkında yazdıklarımı ve şu anda geçiş için uğraştığımızı görmüşsünüzdür. Bu diyetteki değişim kararımızı rastgele vermedik tabii ki. Bizim oğlanda normal dışı seyreden bazı gözlemlerimizden sonra görüştüğümüz daha ehil kimselerin konsensüs ü dolayısıyla bu kararı aldık.
Peki neden bu hekimlerle görüştük, niye kapı kapı dolandık; işte onun hikayesi biraz uzun. Hem fikir sormak, hem de belki gittiğimiz yol birilerin ilerideki referansı olur diye paylaşıyorum.
Öncelikle tonkuş 14 aylık meraklı ve yaramaz bir çocuk. İlk moultundan sonra uçuş kabiliyetleri ve kondisyonu giderek arttı. Tüm evi 2-3 tur boydan boya uçup çeşitli yerlerdeki ufak eşyaları yere atmak, parlak renkli köşelerle sohbet ederek geziyordu. Ancak ilk defa gördüğü veya tahmini dışında hareket eden bir eşya vesaire gördüğünde (örn. Sallanan perde) panikle uçup “gık gık gık gık” diye nefes alarak uçardı. Bu sesi ancak bu şekilde korktuğunda, konacak yer bulamadığında veya çok çok uzun uçtuğunda duyardık. Şimdilerde bunu çok kısa uçuşlarda da duyuyoruz ve uçuş kondisyonu çok daha zayıf. Hemen akla kuşun ağırlığı ve tüyleri geliyor olabilir. Eskiden uzun uçuşlar yapıp gezdiği zamanlardaki ağırlık ortalaması 51gr. Şimdi yazdan çıktığımızdan beri 48-49gr arası seyrediyoruz. (2 haftada bir ölçüm yapıp tablo tutuyorum)
Ayrıca yine eskiye gidince, daha ilk tüy değişiminden bile önce 2-3 aylık olduğundan beri paçaları ve alt karın bölgesindeki tüyleri düzeltirken de sanki gıdıklanır gibi yine çok benzer fakat tonu ve yapısı farklı bir “gık” sesi geliyordu. Biz buna düdük düğmesi adı takmıştık, kendisi dürttüğünde oyuncak ayı gibi hafif hafif düdük sesi geliyordu. Yine şimdilerde son 3-4 haftadır (bu yukarıdaki uçuş zayıflığı ve sesi ile paralel zamanlarda gerçekleşiyor) ayak seviyesinde yere eğildiği zaman, derin yemlikten yem yerken de gelmeye başladı. (bu olayların çok kısa videolarını paylaşacağım) Fakat yine enteresan başka bir durum, oyuncak sepetinden kenara tutunup neredeyse kendi çeyreğindeki ağırlıkta oyuncakları eğilip alıp fırlatırken böyle bir ses duymuyoruz, bu kısmı not düşeyim.
Bu olayların paralelinde yaza girerken bizim oğlan güneş, sıcak hava, pandemi sebebiyle evde olmamız haliyle normalin belki birkaç katı ilgi ile birlikte baya baya azıp kendine favori oyuncaklarından bir harem kurdu ve sabah ilk ışıklarından geceye kadar periyodik olarak onları da hallediyordu. Ben henüz hayatımda dönem dönem azgın olmayan erkek kuş görmediğim için bunları herhangi bir şeye yormadım. (Birazdan buraya döneceğim)
Ayrıca 1 ay kadar önce pamuk şeker kıvamındaki kafası burun deliklerinin hizasında V şeklinde banyoyla zor çıkacak bir kıvamda kirlenmeye başladı. Bunu da haliyle üst solunum yolu enfeksiyonuna ve biraz mevsim geçişine bağladık. Normalde nispeten dengeli bir diyet yürütmeye çalışıyorum ama tam bir tohum canavarı olması sebebiyle bazı mineral ve vitaminlerden haliyle uzak kaldığı için kendi yem kokteyline ek olarak kuru meyveli yumurta maması, başta beophar ın multivitamin kompleksi sonra da gervit-W ile destekliyordum.
Tabii bu olaylar olurken durum gelişip kötü yerlere varmasını beklemeden tanıdığımız, bildiğimiz veterinerliklere, üreticilere ve hekimlere danıştık.
İlk konuştuğumuz birkaç veteriner hiçbir şey yok, domuz gibi bu, geçer dediler. Aslında kısmi olarak haklılardı da,
İştahında, keyfinde, düzeninde, kakasında, tüy kalitesinde, burun deliklerinde, kuyruk hareketlerinde, oyunculuğunda, sesinde, kokusunda yani tamamen hiçbir şeyinde bir belirti yoktu. Öncesini bilmeyen birisi için cidden hiç semptom olmaması bir şey söylemek için zor bir durum. Onlar da söylemediler.
İkna olmadım. Birkaç uzman bulmaya çalıştık, kedilerimize çevremizdeki köpeklere bakan ehil yerler var; birkaç doktor bir araya gelip bunun bir üst solunum yolu enfeksiyonu olduğuna ve bunun hem sesine hem uçuşuna etki ettiğini ve bunun için enrofloxacin 10% (10 luk baytril veya daha bilinen adıyla) kullanmamız gerektiğini 7 gün + duruma göre 2 gün daha kullanılacağını söylediler. Ayrı yerlere danıştığımızda bunun doğru hareket olduğunu ve derhal başlanması gerektiğini söylediler. Bence bu noktada gözden kaçırdığımız kısım bu seslerin bu olası enfeksiyondan daha önceki tarihlerde de olmasıydı.
Ayrı ayrı o kadar hekim söyleyince başta söyledikleri gibi kattık suyuna söylenen dozajda, fakat bizim gurme çocuk kokusunu çok beğenmedi ve suyu zorunlu olmadıkça içmedi haliyle uygulamaya devam edemedik. Bir başka hekim maydanoz kaynatın sabah öğle akşam maydanoz yedirin, bir başkası elma sirkesi koyun, bir başkası hem sarımsak hem elma sirkesi koyun, bir başkası üzüm veya elma sirkesi damla damla içirin sabah akşam gibi talimatlarla geldi.
Üreticilere sorunca onlar komple sirke + sarımsak konusunda ortak karardaydı. Baytril e dokunmuş kuştan bir daha hayır gelmeyeceğini, enfeksiyonu iyileştireceğini ama tüm organlarını bitireceğini söylüyorlardı.
Durum böyle karmaşık olunca ben de yüzümü türkiye dışına çevirdim. Amerikadakiler ve canada dakiler duruma bilimsel yaklaştılar. Kursak, ağız ve gaita dan swap alıp bunların maya, mantar ve bakteriyogram ı yapılmasını, aynı zamanda tomografi ve röntgen ile ciğer ve organlanlara bakılmasını, gerekliyse kan alınmasını söylediler. Burda öyle bir imkan ve ehliyet olmadığı için biraz tıkandık o noktada ama bu testler olmadan da makul derecede yardım ettiler. En son AAV den türkiyedeki avian hekimlerini araştırdım. Onlara danıştım, İstanbul’da oldukları için ziyaretimiz mümkün olmadı ama cok yardımcı oldular. Paralelde broiler tavukçuluğu yapan kuş hekimlerine dahi danıştım.
Sonra şu anda Ankara’da ikamet ettiğim için ankara üni. Vet. Fak. Hayvan hastanesine gittik testlerde yardımcı olabilirler umuduyla. Röntgen çektik, muayene etti oradaki hekimler. Dahiliye bölümü en erken 1 aya randevu verdiği için testlere yardım edemediler, yüksek referanslı bir dış laboratuvar buldum onlara örnekleri kendim steril kaplarda alıp teslim ettim, evvelsi gün test sonuçları geldi. Herhangi bir maya, mantar bulunmayıp staphylococcus bulundu ve sürpriz kısım bakteriyogramda enrofloxacin e dirençli çıktı. (baytril den istesek de doz arttırmadan sonuç zor alacağız demek) Duyarlı olduğu diğer antibiyotikleri de ecza deposuna sordurduk bir tanıdık vasıtasıyla. Uygulayabileceğimiz doz ve şekilde maalesef yok. Kısacası ya baytril direncine rağmen baytril kullanacağız enfeksiyon için, ya da komple kullanmayacağız.
İstanbuldaki hekimimiz ise röntgen ve diğer tetkikleri gördükten sonra sag ciğerde hafif bir enfeksiyon oldugunu ve bunun antibiyotik destegiyle cozulebilecegini; fakat sesin altinda yatan problemin buyumeye baslayan testislerin arkadaki hava keselerine baski yapmasi, ve hormonal olarak kusu asiri aktiflestirmesi yonunde bir etkisi olabilecegini soyledi. Bunu engelleyemedigimiz takdirde buyumenin devam edebilecegi ve tumore donusebilecegini ve geri donusu olmayan zararlar olabilecegini belirtti. Daha önce döneceğimi söyleyeceğim yer tam olarak burayla alakalı, neredeyse 6 aydır dinmeyen bir kızışma durumu var. Dolayısıyla gözlemlerim de bu savı doğrular yönde.
Teorileri ve tanilari asiri tohum seven kuslarin cok karbonhidrat vey yag ile beslenmesi ve devamli yeme ulasimlari olduklari icin ureme isteginin aşırı artmasi; ayni zamanda tek yonlu besin alindigi icin bagisikligin dusuk olmasi.
Haliyle burasi da bizim oglani pellet yemeye cevirmek ve diyetini cesitlendirme yoluna koyuyor. Ayni zamanda da su bas belamiz olasi testis buyumesi problemine bir dur demeye calismak davranislari biraz daha kontrol altina alarak.
Benim foruma sorularım; (dayanip okuyanlar icin )
- Bu enfeksiyonu yenmek konusunda siz nasil bir adim atardiniz?
- Bu sesleri daha once duydunuz mu, ne dusunuyorsunuz?
- Ucus kondisyonundaki zayifligini hangi sebebe bagliyorsunuz? Daha once bu sekilde soguk alginligi , USYE gibi rahatsizligi olan kuslarda ucus problemine rastladiniz mi?
P.S. Kişiler ve firmalardan özellikle isim vermekten çekindim public bir forum olduğu için, olumlu tecrübelerim olan kimseleri paylaşmakta beis görmüyorum ama yanlış anlaşılmamak için konuda bahsetmek istemedim. İhtiyacı olan olur da özel mesaj aracılığıyla soran olursa elbette paylaşırım.