Doğru Takviye Kullanımı

Kuşların sağlıklı ve verimli bir yaşam sürmeleri için vitamin, probiyotik ve diğer takviyelerin kullanımı büyük önem taşımaktadır. Ama kaş yapayım derken göz çıkarmamak adına dikkatli olunmalıdır. Bu bağlamda öncelikle ; yağda ve suda çözünen vitaminler arasındaki farkları bilmek, takviyelerin uygun dozajını belirlemek ve sindirim sistemi dengesini korumak için elzemdir.

Vitamin Takviyelerinin Kullanımı

Yağda Çözünen Vitaminler ( vücutta depolanan )

A, E, D ve K vitaminleri vücutta depolanabilen ve yağda çözünen vitaminlerdir. Bu nedenle sık sık verilmesine gerek yoktur. Örneğin, iki haftada bir verilmesi bile yeterli olabilir. Ancak, tek seferde yüksek dozda verilmesi karaciğere yük bindirebilir. Dolayısıyla haftada 1 verilmesi önerilen dozun, yarı oranda haftada 2 kez verilmesi daha mantıklı bir yaklaşımdır.

Bu nedenle, haftada bir 100 cc suya 10 damla eklenmesi önerilen bir multivitaminin, haftada iki kez 100 cc suya 5 damla olarak verilmesi daha sağlıklı bir yaklaşımdır. ( bu sadece nir örnektir dozlar takviyeden takviyeye değişir ) Bu şekilde, kuşlar aynı miktarda vitamini daha dengeli bir şekilde almış olur ve karaciğer daha az yorulur.

Suda Çözünen Vitaminler

B vitamini kompleksi ve C vitamini gibi suda çözünen vitaminler vücutta depolanmaz ve günlük olarak belli miktarlarda alınmaları gerekir. Ancak sağlıklı kuşlar C vitaminini kendi vücutlarında sentezleyebildiği için ek olarak verilmesi zorunlu değildir.

B vitaminlerinin ise haftada en az iki kez takviye olarak verilmesi, kuşların bu vitaminlerden daha iyi yararlanmasını ve eksiklik yaşamamalarını sağlar. Yağda çözünen vitaminler gibi, suda çözünen vitaminler de haftada iki defa verilebilir.

Uzun süre ara verip yüksek dozda vitamin vermek yerine, dozun daha küçük parçalara bölünerek sık aralıklarla verilmesi, karaciğer yükünü azaltarak kuşa daha dengeli ve sağlıklı bir vitamin takviyesi sağlar.

Probiyotik Kullanımı

Piyasadaki birçok probiyotik premiksi inaktif formdadır. ( canlı veya bağırsakta kalıcı değillerdir ) Bu nedenle, etkileri verildiği günle sınırlıdır. Ölü bakteriler bağırsağa ulaşıp kuşa fayda sağladıktan sonra dışkı yoluyla atılır. Dolayısıyla, Probiyotiklerden sürekli bir etki bekleniyorsa, haftada en az 2-3 defa verilmesini öneririm.

Probiyotiklerin doz aşımı toksik etki yaratmaz. Ancak bağırsak düzenini korumak için yine de dozaja dikkat edilmelidir. Çoğu probiyotik premiksi aynı zamanda enzimler içerir. Enzimler, kuşların besinleri daha iyi sindirmesine yardımcı olur. Bu nedenle, enzimlerin de en az 2-3 günde bir verilmesi faydalıdır. Ancak, yüksek doz enzim takviyesi bağırsak düzenini bozarak aşırı emilim ve geçici ishal gibi yan etkilere neden olabilir. Ama risk oluşturmaz.

Tavsiye Genel Takviye Programı

Kuşların sağlıklı bir yaşam sürmeleri için aşağıdaki takviye programı uygulanabilir:

Haftada 2 kez yarı doz geniş içerikli ve kaliteli bir multivitamin takviyesi

En az 2 kez probiyotik (mümkünse enzim ve prebiyotik içeren)

Haftada 2 kez yarı doz B kompleksi vitamini

Tüy değişimi ve üreme dönemlerinde haftada 2-3 kez normal zamanlarda haftada 1 kez multi aminoasit desteği verilmesini öneririm.

Sonuç

Takviye kullanımında en önemli nokta, dozdur. Çünkü "ilacı zehirden ayıran şey dozudur" prensibi her canlı için geçerlidir. Dengeli ve düzenli vitamin, probiyotik ve diğer takviyelerle kuşların sağlıklı bir yaşam sürmelerini sağlayabilirsiniz.
 
Bilgilendirici yazınız için teşekkürler.
Bir sorum var. Bu şekilde bir rutin izlediğimizde haftanın 6 veya 7 günü suya bir katkı eklemiş oluyoruz. Neredeyse hiç sade su vermemiş oluyoruz. Bu bir sıkıntı yaratır mı?
 
Bilgilendirici yazınız için teşekkürler.
Bir sorum var. Bu şekilde bir rutin izlediğimizde haftanın 6 veya 7 günü suya bir katkı eklemiş oluyoruz. Neredeyse hiç sade su vermemiş oluyoruz. Bu bir sıkıntı yaratır mı?
Zaten b vitamini depolanmaz vücutta. Fazlası da vücuttan idrar yoluyla atılır. B vitamini depolanmadığı için alınması gerekir vücuda. Probiyotikler ise ağır ürünler değildir. Vücut için çok faydalıdır bağışıklığı güçlendirir,zararlı bakterilerin çoğalmasını önler.
Program size ağır mı göründü?
 
Zaten b vitamini depolanmaz vücutta. Fazlası da vücuttan idrar yoluyla atılır. B vitamini depolanmadığı için alınması gerekir vücuda. Probiyotikler ise ağır ürünler değildir. Vücut için çok faydalıdır bağışıklığı güçlendirir,zararlı bakterilerin çoğalmasını önler.
Program size ağır mı göründü?
Hayır ağır görünmesinden ziyade, bir gün takviyeli su verince ertesi gün sade su verilmeli gibi şeyler okudum sağda solda hep. Mümkün olduğunca okuyup bilgilenmeye çalışıyorum ama bir şekilde her okuduğum doğru olmuyor. Yavaş yavaş öğreniyorum.
 
Yazı öz ama bilgilendirici olmuş. Zevkle okudum, elinize sağlık. Aşırı vitamin kullanımı sonucunda karaciğer yetmezliği yaşayan kuşlarla bile karşılaştığım için rehber niteliğindeki bu yazı oldukça gerekliydi.

Esasında benim benimsediğim beslenme sistemine uzak kalan bir tarz. Görüş farklılığı olsun diye bu sistemden, doğal ve beslenme odaklı sistemden biraz bahsetmek istiyorum.

Aslında kuşların doğasındaki beslenmeyi taklit etme üzerine odaklı ama birebir aynısını yapmanın özellikle papağan grupları için imkansıza olduğunun farkındayım. Papağanlar konusunda uzman olan birisi var, Tony Silva, belki duymuşsunuzdur. Papağanlarla ilgili bir saha çalışmasında kuşların 60'tan fazla ürün tükettiğini gözlemlemiş. Bizim ev ortamında bu çeşitliliğe ulaşmamız oldukça zor ancak yaklaşabiliriz. En başta dediğim doğal ve beslenme odaklı sistem buna dayanıyor. Birçok tohum ve tahılın filizlenmiş hali, çimi; taze sebzeler (özellikle beta-kore içeriği yüksek olanlar), lif oranı yüksek yarı olgun meyveler (örneğin muz), bazı tıbbi bitkiler (direkt kendisini veya çay halini veriyorum), bitkisel ekstaktlar, bitkisel ve hayvansal yağ ile protein kaynakları. Tüm bunları dönüşümlü şekilde günün ilk öğünü olarak kuşlara veriyorum. Kuru tohumu (yani yemlerini) ise güneş batmaya başlamadan hemen önce veriyorum.

Bu şekilde beslediğim son birkaç yıldır herhangi bir vitamin veya diğer mikro besinlerin takviyesini kullanmadım. Kuşların bir eksikliği var mı görebilmek için veteriner muayenesi imkanım olmadı ancak şahsi gözlemlerim kuşların herhangi bir eksiklik yaşamadığı yönününde oldu. Bu açıdan ben, vitamin ve diğer takviyelerin yalnızca eksiklik oluştuğu noktaları telafi etmek için kullanımından yanayım. Bunu yalnızca beslenme sistemim yeterli olduğu için değil, aynı zamanda sizin de belirttiğiniz gibi karaciğer sağlığı açısından risk taşıdıkları için düşünüyorum. Bu noktada siz aşırı kullanımda böyle olacağını düşünüyorsunuz, ben ise normal dozda da bu riskin var olacağı düşüncesindeyim. Temelde bu iki görüşün farklılığı buradan geliyor.

Kullandığım tüm ürünleri listelediğimde gözümü korkutacak kadar uzun oluyor ama bir program içerisine oturtuğumdan beri daha sürdürülebilir geliyor. Ancak bu çok çeşitli beslenme sistemi zaman ve mesai istiyor. Tüm ürünleri hazırlamak, gün içinde kuşlara sunmak ve takibini yapmak birçok kişinin zorlanacağı bir meşgale haline gelebilir. Bu noktada takviye ve diğer destekleyici besinler insanın gündemine giriyor. Çünkü böyle bir çeşitlilik sunulmadığında bir kuşun vitamin veya başka bir besin açısından fakirlik yaşama ihtimali çok yüksek. Ortaya çıkacak eksiklikleri kapatmak için besin premikslerine ihtiyaç duyuluyor.

O veya bu fikir, malesef ki hiçbirisinin doğruluğundan emin olamıyoruz. Çünkü mevcut durumda papağan ve diğer evcil kuşların esaret altındaki beslenmesi odağında yeterli araştırma ve veri yok. İnşAllah zamanla bu eksiklik kapanır ve bilimsel verilere dayanarak ilerleyebiliriz.
 
Son düzenleme:
Yıllardır kuş beslerim bende ek takviyelerin bu kadar sık verilmesine karşı birisiyim. Kendi uyguladığım program da iki haftada bir uygulama yaparak devam ediyorum. Kuşların durumları çok şükür gayet iyi.
 
Yazı öz ama bilgilendirici olmuş. Zevkle okudum, elinize sağlık. Aşırı vitamin kullanımı sonucunda karaciğer yetmezliği yaşayan kuşlarla bile karşılaştığım için rehber niteliğindeki bu yazı oldukça gerekliydi.

Esasında benim benimsediğim beslenme sistemine uzak kalan bir tarz. Görüş farklılığı olsun diye bu sistemden, doğal ve beslenme odaklı sistemden biraz bahsetmek istiyorum.

Aslında kuşların doğasındaki beslenmeyi taklit etme üzerine odaklı ama birebir aynısını yapmanın özellikle papağan grupları için imkansıza olduğunun farkındayım. Papağanlar konusunda uzman olan birisi var, Tony Silva, belki duymuşsunuzdur. Papağanlarla ilgili bir saha çalışmasında kuşların 60'tan fazla ürün tükettiğini gözlemlemiş. Bizim ev ortamında bu çeşitliliğe ulaşmamız oldukça zor ancak yaklaşabiliriz. En başta dediğim doğal ve beslenme odaklı sistem buna dayanıyor. Birçok tohum ve tahılın filizlenmiş hali, çimi; taze sebzeler (özellikle beta-kore içeriği yüksek olanlar), lif oranı yüksek yarı olgun meyveler (örneğin muz), bazı tıbbi bitkiler (direkt kendisini veya çay halini veriyorum), bitkisel ekstaktlar, bitkisel ve hayvansal yağ ile protein kaynakları. Tüm bunları dönüşümlü şekilde günün ilk öğünü olarak kuşlara veriyorum. Kuru tohumu (yani yemlerini) ise güneş batmaya başlamadan hemen önce veriyorum.

Bu şekilde beslediğim son birkaç yıldır herhangi bir vitamin veya diğer mikro besinlerin takviyesini kullanmadım. Kuşların bir eksikliği var mı görebilmek için veteriner muayenesi imkanım olmadı ancak şahsi gözlemlerim kuşların herhangi bir eksiklik yaşamadığı yönününde oldu. Bu açıdan ben, vitamin ve diğer takviyelerin yalnızca eksiklik oluştuğu noktaları telafi etmek için kullanımından yanayım. Bunu yalnızca beslenme sistemim yeterli olduğu için değil, aynı zamanda sizin de belirttiğiniz gibi karaciğer sağlığı açısından risk taşıdıkları için düşünüyorum. Bu noktada siz aşırı kullanımda böyle olacağını düşünüyorsunuz, ben ise normal dozda da bu riskin var olacağı düşüncesindeyim. Temelde bu iki görüşün farklılığı buradan geliyor.

Kullandığım tüm ürünleri listelediğimde gözümü korkutacak kadar uzun oluyor ama bir program içerisine oturtuğumdan beri daha sürdürülebilir geliyor. Ancak bu çok çeşitli beslenme sistemi zaman ve mesai istiyor. Tüm ürünleri hazırlamak, gün içinde kuşlara sunmak ve takibini yapmak birçok kişinin zorlanacağı bir meşgale haline gelebilir. Bu noktada takviye ve diğer destekleyici besinler insanın gündemine giriyor. Çünkü böyle bir çeşitlilik sunulmadığında bir kuşun vitamin veya başka bir besin açısından fakirlik yaşama ihtimali çok yüksek. Ortaya çıkacak eksiklikleri kapatmak için besin premikslerine ihtiyaç duyuluyor.

O veya bu fikir, malesef ki hiçbirisinin doğruluğundan emin olamıyoruz. Çünkü mevcut durumda papağan ve diğer evcil kuşların esaret altındaki beslenmesi odağında yeterli araştırma ve veri yok. İnşAllah zamanla bu eksiklik kapanır ve bilimsel verilere dayanarak ilerleyebiliriz.
Öncelikle değerli görüşünüzü bildirdiğiniz için teşeklür ederim. Bu şekilde gelişme olabilir ancak.

Aslında sizin tavsiye ettiğiniz yöntem iyi görünüyor. Keşke %100 uygulanabilse de takviyelere vs gerek kalmasa. Ama şu var ki ben ve siz de dahil neredeyse hiç kimse o düzeni yakalayamaz.

Ayrıca illa da doğaki koşulları oluşturmaya çalışmanın ; hem gerekliliği tartışılır hemde bunu başarmak nerdeyse imkansızdır. Doğa, zihmimizde tasavvur olduğu gibi güllük gülistanlık değildir. Yiyecek bulmak zordur, suya ulaşmak bile bazen zordur. Sürekli bir mücadele sürekli bir çaba zorunluluğu vardır. Yırtıcılardan korunma onlardan kaçma zorunluluğu vardır. Yaşama tutunabilmek için Savunma mekanizmaları geliştirilmelidir. Bunu yapanilmek için de enerjiye bu enerjiye ulaşmak için de karbonjidrat ve kalori içeriği yüksek yiyeceklere ulalabilmek gereklidir.

Doğada yaşayan bir kuş günde kim bilir kaç yüz hatta belkide kaç bin kanat çırpmak zorundadır. Ama kafesteki kuşların bir kısmı bazen günde hiç kanat çırpmamaktadır. Kanat çırpanlar da en fazla birkaç yüz kanat çırpmaktadır. Hal böyleyken doğadaki kuş ile kafesteki kuşun diyeti birebir aynı olamaz, olmamalıdır. Olursa, obezite, diyabet, karaciğer sorunları, kalp yetmezliği, vs vs vs bir sürü sorun başlayacaktır. Onlarca örneğini görüyoruz zaten.

Ben ayda bir 3 ayda bir falan takviye veriyorum sıkıntı da yaşamıyorum diyenlere şunu söylerim. Sadece su ve ak darı ile besleyip yıllarca sorun yaşamayanlar da var. Evet örneklerini görmüşlüğüm var. Başka hiç bir şey vermeden yani sadece ak darı.. O zaman ne uğraşıyoruz ver darıyı suyunu da eksik etme olay bitsin... Olmaz işte sadece ak darıyla kaliteli bir yaşam süremezler buna kimsenin itiraz edeceğini sanmıyorum. Ki o diyetle bir süre sorunsuz yaşayan kuşlar olsa da nadirdir. Hem "gen" yapısı, hem bağışıklığı güçlüdür hem de muhtemelen hiper aktif bir kuş olmalıdır. Aksi taktirde sorun yaşamaması imkansızdır. Çünkü özellikle de tüy döneminde yaşadığı sadece protein açığını karşılamak için bile fazla yemek zorunda kalacak, bunu yakacak kadar hareketli değilse obez olacaktır. Açık sadece proteinle sınırlı da olmayacaktır. Demir, çinko, calsiyum açıklarını da karşılamalıdır.

Ayrıca en doğal dediğimiz besinleri bile yeseler vücutta bir miktar toksine neden olacaktır. Sanıldığı gibi doğal = mükemmel değildir. İşte bu yüzden doğal bazı besinlerdeki "antioksidan" içeriği bu sebeple değerli bu sebeple doktorlar tarafından önerilmektedir. Anti oksidanların önemi doğal besinlerin ( tohumların mesela ) vücuda yaydıkları toksinleri bağlayıp uzaklaştırmaktır. Probiyotik veya vitamin takviyelerindeki oksitleri değil !

Doğal ortamda yaşayan kuşlarda toprak ve bitki teması fazla olduğundan floralarındaki mikro organizma sayısı ve çeşitliliği kafestekilerden çok daha fazladır. Kafesteki kuşların bu açığını gidermek adına probiyotik talviyesi bu sebeple önemlidir.

Doğal ortamda yaşayan hayvanların hiç bir eksiklik hastalık vs yaşamadıklarını düşünmek de hatadır. Biz doğanın, sadece madalyonun ön ve güzel yönünü görüyoruz. Hastalık veya eksiklik yaşayanların yırtıcılara öğlen yemeği olduklarını görmeden sadece sağlıklı olanların uçuşmalarını gözlüyoruz. Dolayısıyla da doğal = mükemmelmiş gibi algı oluşuyor zihnimizde. Ama aslında durum hiç de öyle değildir.
 
Son düzenleme:
Yıllardır kuş beslerim bende ek takviyelerin bu kadar sık verilmesine karşı birisiyim. Kendi uyguladığım program da iki haftada bir uygulama yaparak devam ediyorum. Kuşların durumları çok şükür gayet iyi.
Hocam eğer o şekilde herhangi bir eksiklik yaşamadıklarından eminseniz. Basitçe 2 haftada bir verdiğiniz dozu ikiye bölüp haftada bir vermeniz daha doğrudur diyorum. Ama doz yeterlidir değildir o ayrı bir tartışma konusudur. 2 haftada bir 10 damla katarak verdiğiniz takviyeyi haftada bir 5 damla katarak verin şeklinde öneriyorum..
 
Yazı öz ama bilgilendirici olmuş. Zevkle okudum, elinize sağlık. Aşırı vitamin kullanımı sonucunda karaciğer yetmezliği yaşayan kuşlarla bile karşılaştığım için rehber niteliğindeki bu yazı oldukça gerekliydi.

Esasında benim benimsediğim beslenme sistemine uzak kalan bir tarz. Görüş farklılığı olsun diye bu sistemden, doğal ve beslenme odaklı sistemden biraz bahsetmek istiyorum.

Aslında kuşların doğasındaki beslenmeyi taklit etme üzerine odaklı ama birebir aynısını yapmanın özellikle papağan grupları için imkansıza olduğunun farkındayım. Papağanlar konusunda uzman olan birisi var, Tony Silva, belki duymuşsunuzdur. Papağanlarla ilgili bir saha çalışmasında kuşların 60'tan fazla ürün tükettiğini gözlemlemiş. Bizim ev ortamında bu çeşitliliğe ulaşmamız oldukça zor ancak yaklaşabiliriz. En başta dediğim doğal ve beslenme odaklı sistem buna dayanıyor. Birçok tohum ve tahılın filizlenmiş hali, çimi; taze sebzeler (özellikle beta-kore içeriği yüksek olanlar), lif oranı yüksek yarı olgun meyveler (örneğin muz), bazı tıbbi bitkiler (direkt kendisini veya çay halini veriyorum), bitkisel ekstaktlar, bitkisel ve hayvansal yağ ile protein kaynakları. Tüm bunları dönüşümlü şekilde günün ilk öğünü olarak kuşlara veriyorum. Kuru tohumu (yani yemlerini) ise güneş batmaya başlamadan hemen önce veriyorum.

Bu şekilde beslediğim son birkaç yıldır herhangi bir vitamin veya diğer mikro besinlerin takviyesini kullanmadım. Kuşların bir eksikliği var mı görebilmek için veteriner muayenesi imkanım olmadı ancak şahsi gözlemlerim kuşların herhangi bir eksiklik yaşamadığı yönününde oldu. Bu açıdan ben, vitamin ve diğer takviyelerin yalnızca eksiklik oluştuğu noktaları telafi etmek için kullanımından yanayım. Bunu yalnızca beslenme sistemim yeterli olduğu için değil, aynı zamanda sizin de belirttiğiniz gibi karaciğer sağlığı açısından risk taşıdıkları için düşünüyorum. Bu noktada siz aşırı kullanımda böyle olacağını düşünüyorsunuz, ben ise normal dozda da bu riskin var olacağı düşüncesindeyim. Temelde bu iki görüşün farklılığı buradan geliyor.

Kullandığım tüm ürünleri listelediğimde gözümü korkutacak kadar uzun oluyor ama bir program içerisine oturtuğumdan beri daha sürdürülebilir geliyor. Ancak bu çok çeşitli beslenme sistemi zaman ve mesai istiyor. Tüm ürünleri hazırlamak, gün içinde kuşlara sunmak ve takibini yapmak birçok kişinin zorlanacağı bir meşgale haline gelebilir. Bu noktada takviye ve diğer destekleyici besinler insanın gündemine giriyor. Çünkü böyle bir çeşitlilik sunulmadığında bir kuşun vitamin veya başka bir besin açısından fakirlik yaşama ihtimali çok yüksek. Ortaya çıkacak eksiklikleri kapatmak için besin premikslerine ihtiyaç duyuluyor.

O veya bu fikir, malesef ki hiçbirisinin doğruluğundan emin olamıyoruz. Çünkü mevcut durumda papağan ve diğer evcil kuşların esaret altındaki beslenmesi odağında yeterli araştırma ve veri yok. İnşAllah zamanla bu eksiklik kapanır ve bilimsel verilere dayanarak ilerleyebiliriz.
İyi de örneğin her muzda vitamin içeriği aynı miktarda mı? Bu kadar ürün verdiğinizi söylüyorsunuz fakat toplamda ne kadar a vitamini,ne kadar b vitamini vs verdiğinizi biliyor musunuz? Taze olarak verdiğiniz sebzeler günlük ihtiyacı karşılamaya yetiyor mu mesela? Bence kuşunuza kan testi yaptırıp bir değerlerine baktırın düşük çıkma ihtimali var.
Ayrıca pestisit kullanımı çok yaygın hatta ihracat yaptığımız ürünler geri dönüyor yurtdışından. Doğal ve içeriği zengin sebze meyve yiyor muyuz gerçekten de?
Biz bir ara kendimiz domates,salatalık,biber gibi şeyler dikiyorduk bahçemize. Satın aldıklarımız ile arasında o kadar çok fark var ki.. Bunu deneyimlediğim için iyi biliyorum aroma lezzet farkını.
Yediklerimizin birçoğu güvenli değil,ben bir keresinde kültür mantarı yedikten sonra zehirlenip yoğun bakımda yatmak zorunda kaldım. Dışarıdan sebze meyve alıyoruz ama birçoğunu yiyesim gelmiyor içim rahat etmiyor..
Ayrıca piyasada hile çok yaygın. Örneğin kekiğin faydalı olan uçuçu yağını alıp geriye faydasız cesedini satıyorlar. Bu konuda uzmanlar da uyarıyor. Haberde okumuştum.
Doğal beslemeye kalksak bile bu çok zor,tarım ilaçları çok yaygın kullanılmakta. Hatta bir tane kız çocuğu nar yedikten sonra ölmüştü. Otopsi raporuna göre tarım ilacından zehirlenip öldüğü açıklanmıştı.
O kadar basit bir durum yok yani kısaca maalesef ki.
 
@Selçuk YÜKSEL @Sensitive 🌿 çok teşekkür ederim öncelikle. Tüm bu karşıt söylemler benim kendi görüşüme karşı daha eleştirel bir tutum sergilememi ve öncesinde görmediğim noktaları görmemi sağlıyor. Bu fikre yıllardır kendi çapımda yaptığım ataştırmalar ışığında ulaştığım için elbette fikrim hemen değişmeyecek. Ancak bu tartışmalar vesilesiyle doğruya daha yakın bilgi ve görüşler edineceğim taraftarıyım. Bu yüzden cevaplarınız benin için çok değerli.

Hem kendi fikrimi güzel savunabilmek için hem de bunları okuyan kişileri yanlış yönlendirmemek için bir cevap yazmadan önce biraz zaman ayırıp araştırmak istiyorum. Sizlerin cevaplarınızdaki bazı noktalar özellikle ilgimi çektiği ve daha önce bu yönden bir araştırma yapmadığım için buna ihtiyaç duyuyorum. Bu yüzden bir cevap yazmam muhtemelen bir iki gün sonra olacak.

Öncelikle @Sensitive 🌿 çok geçmiş olsun. Size bir sorum olacak, fikrinizi daha iyi anlayabilmek için. Sizin söyleminizde tarım ürünü ve aktariye ürünlerine karşı güvensiz tutum var ve haksız değilsiniz. Ancak ister kuşların tüm besin ihtiyaçlarını doğal olarak karşılamaya çalışalım, ister takviye temelli ilerleyelim kuşların beslenmesinde her daim taze besin yer alır. Hatta bir tarım ürünü olan yem yani tohumlarda bile bu risk var. Ama bunu istisna edersek, takviye kullanan birisi bile belli miktarlarda sebze verir kuşlarına. Tarım ürünlerinden tamamen kaçınmak imkansız. Bu bağlamda sizin düşünceniz nedir?
 
Son düzenleme:
@Selçuk YÜKSEL @Sensitive 🌿 çok teşekkür ederim öncelikle. Tüm bu karşıt söylemler benim kendi görüşüme karşı daha eleştirel bir tutum sergilememi ve öncesinde görmediğim noktaları görmemi sağlıyor. Bu fikre yıllardır kendi çapımda yaptığım ataştırmalar ışığında ulaştığım için elbette fikrim hemen değişmeyecek. Ancak bu tartışmalar vesilesiyle doğruya daha yakın bilgi ve görüşler edineceğim taraftarıyım. Bu yüzden cevaplarınız benin için çok değerli.

Hem kendi fikrimi güzel savunabilmek için hem de bunları okuyan kişileri yanlış yönlendirmemek için bir cevap yazmadan önce biraz zaman ayırıp araştırmak istiyorum. Sizlerin cevaplarınızdaki bazı noktalar özellikle ilgimi çektiği ve daha önce bu yönden bir araştırma yapmadığım için buna ihtiyaç duyuyorum. Bu yüzden bir cevap yazmam muhtemelen bir iki gün sonra olacak.

Öncelikle @Sensitive 🌿 çok geçmiş olsun. Size bir sorum olacak, fikrinizi daha iyi anlayabilmek için. Sizin söyleminizde tarım ürünü ve aktariye ürünlerine karşı güvensiz tutum var ve haksız değilsiniz. Ancak ister kuşların tüm besin ihtiyaçlarını doğal olarak karşılamaya çalışalım, ister takviye temelli ilerleyelim kuşların beslenmesinde her daim taze besin yer alır. Hatta bir tarım ürünü olan yem yani tohumlarda bile bu risk var. Ama bunu istisna edersek, takviye kullanan birisi bile belli miktarlarda sebze verir kuşlarına. Tarım ürünlerinden tamamen kaçınmak imkansız. Bu bağlamda sizin düşünceniz nedir?
Tarım ürününe karşı değilim. Doğal beslenmenin yetersiz kalabileceğini düşünüyorum. Ayrıca tarım ürünleri üretiminde problemler olduğunu,doğal besleneyim derken zararlı şeylerin de vücuda alınabilmesi tehlikesinden bahsediyorum. Aktar konusuna gelirsek doğru şekilde üretilmiş ve temiz ürünler ise kullanılmasında sorun yok fakat destekleyici olarak kullanılabilir.

 
@Selçuk YÜKSEL @Sensitive 🌿 çok teşekkür ederim öncelikle. Tüm bu karşıt söylemler benim kendi görüşüme karşı daha eleştirel bir tutum sergilememi ve öncesinde görmediğim noktaları görmemi sağlıyor. Bu fikre yıllardır kendi çapımda yaptığım ataştırmalar ışığında ulaştığım için elbette fikrim hemen değişmeyecek. Ancak bu tartışmalar vesilesiyle doğruya daha yakın bilgi ve görüşler edineceğim taraftarıyım. Bu yüzden cevaplarınız benin için çok değerli.

Hem kendi fikrimi güzel savunabilmek için hem de bunları okuyan kişileri yanlış yönlendirmemek için bir cevap yazmadan önce biraz zaman ayırıp araştırmak istiyorum. Sizlerin cevaplarınızdaki bazı noktalar özellikle ilgimi çektiği ve daha önce bu yönden bir araştırma yapmadığım için buna ihtiyaç duyuyorum. Bu yüzden bir cevap yazmam muhtemelen bir iki gün sonra olacak.

Öncelikle @Sensitive 🌿 çok geçmiş olsun. Size bir sorum olacak, fikrinizi daha iyi anlayabilmek için. Sizin söyleminizde tarım ürünü ve aktariye ürünlerine karşı güvensiz tutum var ve haksız değilsiniz. Ancak ister kuşların tüm besin ihtiyaçlarını doğal olarak karşılamaya çalışalım, ister takviye temelli ilerleyelim kuşların beslenmesinde her daim taze besin yer alır. Hatta bir tarım ürünü olan yem yani tohumlarda bile bu risk var. Ama bunu istisna edersek, takviye kullanan birisi bile belli miktarlarda sebze verir kuşlarına. Tarım ürünlerinden tamamen kaçınmak imkansız. Bu bağlamda sizin düşünceniz nedir?
Tarım ürünlerini eleştirmek tarım ürünlerine karşı olmak değildir. Sonuçta tarım ürünlerini hem biz yiyoruz hem kuşlarımıza yediriyoruz. Ama kuşlarımızı sadece tohumlarla beslemenin yetersiz olacağını düşünüyorum. Sık sık ama az dozda takviye vermenin faydalı olacağını söylüyorum. Mesela haftada 3-4 kez balık yemeyen veya iyot eklemeli tuz tüketmeyen birisi takviye almadan iyot alması mümkün değildir mesela.
 
alternatif ürun arayanlar için yakin donemde kullanmaya basladigim 2 urun yazmak isterim.

aminoplus : 14 vitamin + 18 çeşit aminoasit/aromatik bileşik iceriyor. italyan Neo Farma uretiyor , dolayisiyla hammadde ve uretim kalitesi ust duzeyde. 100 ml suluğa 1 (bir) damla yetiyor, aminoasit ucerigi nedeniyle koku olur endise etmeyin

depovit-amin : 11 mineral + 18 çesit aminoasit iceriyor. aminoasit nedeniyle bu da aynı sekilde kokar

bu iki urunun yanina kaliteli bir probiyotik alinirsa yeterli olur
 
alternatif ürun arayanlar için yakin donemde kullanmaya basladigim 2 urun yazmak isterim.

aminoplus : 14 vitamin + 18 çeşit aminoasit/aromatik bileşik iceriyor. italyan Neo Farma uretiyor , dolayisiyla hammadde ve uretim kalitesi ust duzeyde. 100 ml suluğa 1 (bir) damla yetiyor, aminoasit ucerigi nedeniyle koku olur endise etmeyin

depovit-amin : 11 mineral + 18 çesit aminoasit iceriyor. aminoasit nedeniyle bu da aynı sekilde kokar

bu iki urunun yanina kaliteli bir probiyotik alinirsa yeterli olur
Bilgilendirme, öneri için teşeklürler. Güzel ve kapsamlı bir ürün gerçekten. Ama benim sol yanım hep yerli markalardan yana ve şuana kadar bi eksiklik veya sıkıntı yaşamadım. Kullanılan hammadde konusunda, emin olmamakla birlikte, hemen hemen aynıdır diye tahmin ediyorum.
Yerli ürünlere karşı haklı bir ön yargı var ancak bunun aşılması adına markalara fırsat vermek gerekir diye düşünüyorum.
 
Bilgilendirme, öneri için teşeklürler. Güzel ve kapsamlı bir ürün gerçekten. Ama benim sol yanım hep yerli markalardan yana ve şuana kadar bi eksiklik veya sıkıntı yaşamadım. Kullanılan hammadde konusunda, emin olmamakla birlikte, hemen hemen aynıdır diye tahmin ediyorum.
Yerli ürünlere karşı haklı bir ön yargı var ancak bunun aşılması adına markalara fırsat vermek gerekir diye düşünüyorum.
merhaba, bunlar da yerli markalar

ulkemizde hammadde uretimi yok ithal ediliyor, bizim ureticiler bu hammaddeleri belirli oranlarda kariştirip ambalajlayip satıyor, yani maalesef reel anlamda bir uretim yok.
 
Geri
Üst