Bahçelerde ki yabani otlarla mücadele yöntemleri
Dünyada buğday, mısır, çeltik, pamuk, soya gibi bazı önemli kültür bitkilerinde hastalık, zararlı ve yabancı otlardan dolayı ürün kaybı yaklaşık % 67.15 olup, bunun % 13.78’i hastalıklardan % 21.75’i zararlılardan ve % 31.62’si ise yabancı otlardan kaynaklanmaktadır.
Yabancı otların verebileceği zararı istenilen seviyeye düşürebilmek için çeşitli yabancı ot mücadele yöntemleri bulunmaktadır. Ancak bir yabancı otla mücadeleye başlayabilmek için o yabancı otun Ekonomik Zarar Eşiği’nin (EZE) bilinmesi yabancı otlarla mücadelede ana prensiplerden biridir. Bu konuda Çukurova Bölgesi için yabani yulafın zarar eşiği 5 adet/m2 (Kadıoğlu ve ark., 1993), yabani hardalın 0.1 m2 ve yabani fiğ için de 1.8-2.2 m2 (Boz ve Uygur, 1997) olarak bazı çalışmalarda tespit edilmiştir.
Organik ürün yetiştirilmesini zorlaştıran en önemli unsurlardan olan yabancı otların kontrolü için organik tarıma uygun pek çok yöntem bulunmaktadır. Bu yöntemlerden bazıları örneklerle aşağıda açıklanmaktadır;
1. Kültürel Önlemler:
Temiz tohum kullanmak; Ülkemizde 204 bin yabancı ot tohumu 17 milyon ton hububatla hasat edildiği bilinmektedir (Güncan, 1981). Hasat edilen bu buğdayın tekrar tohumluk olarak kullanılmasıyla tarlalara buğdayla beraber yabancı otlarında ekildiği anlamına gelmektedir. Tokat da yapılan bir çalışmada selektörden geçirilen 500 gram buğday da ortalama olarak 48.89 adet yabancı ot tohumu olduğu saptanmıştır (Sırma ve ark.,1997).
Tarımsal aletlerinin temizliği; Canavar otu ile bulaşık bir alanda kullanılmış olan tarımsal bir alete sadece 3.82 mg tohumun yapışması ve bu aletin temiz tarlada kullanılmasıyla o tarlaya 1000 adet canavar otu tohumu götürülmesi anlamına gelmektedir. Bu ise dekarlarca alnın bulaşması için yetecek bir rakamdır.
Yanmış çiftlik gübresi kullanımı; Bazı yabancı ot tohumlarının koyunun sindirim sisteminden geçtikten sonra bile % 50’nin üzerinde canlılığını ve çimlenme kabiliyetini koruduğu belirlenmiştir (Özer, 1982 ve Özer ve ark., 2001).
Uygun sulama yönteminin seçimi; özellikle bahçe tarımında damla sulamanın kullanımı yabancı ot çıkışını büyük oranda azaltmaktadır (Uygur ve ark., 2001)
Toprak şartlarının yabancı otların aleyhine göre değiştirilmesi; Bazı yabancı otların büyümesi ve gelişmesi için toprak şartlarıyla ilgili özel istekleri vardır (Lampkin, 1990), örneğin;
Toprak nemi
Zayıf drenajlı topraklarda Kuru, taşlı topraklarda
Toprağın azot içeriği
Orta azotlu topraklarda Yüksek azotlu topraklarda
Toprağın pH’sı
Asidik topraklarda
Yukarıda verilen örneklerde olduğu gibi organik ürün yetiştirilen alandaki sorun olan ana yabancı otun isteklerinin aksine yapılan uygulamalar o yabancı otu sorun olmaktan çıkaracaktır. Örneğin asidik topraklarda zararlı olan yabancı otlarla mücadele için kireç uygulaması yapılabilmektedir (Lampkin, 1990).
Yabancı otlarla rekabet gücü yüksek kültür bitkilerinin seçilmesi; Ülkemizde yapılan bir çalışmada denenen altı farklı buğday çeşitleri arasından Haymana 79 ve Kunduru 79’un kokarotu (Bifora radians Bieb.) diğer çeşitlere göre daha fazla baskı altında tuttuğu saptanmıştır (Taştan, 1988).
Ekim nöbeti; Bazı kültür bitkisi içindeki bazı yabancı otlar o kültür bitkisinin gelişme ritmine ayak uydurarak onlarla birlikte yaşamayı başarır ve o kültür bitkisinin ana yabancı otu haline gelebilirler bu nedenle uygulanan zengin ekim nöbeti sistemi ile yabancı ot florasındaki tür sayısı, yabancı otların ekimi yapılan kültürlere uyum gösteremediği için azalır; örneğin tahılların ekim nöbetinde fazla kullanıldığı sistemlerde genellikle dar yapraklı yabancı otlarda artış, çok yıllık yem bitkilerinin kullanıldığı sistemlerde tek ve çok yıllık yabancı ot türlerinde yetersiz ışık ve yer nedeniyle azalış kaydedilir (Uygur ve ark., 1984). Ekim nöbetinde;
Tek yıllık kültür bitkisinin çok yıllıkla yer değiştirilmesi
Bitkilerin sık ekildiği ve gölgelemenin yoğun olduğu kültür bitkisiyle seyrek ekilen kültür bitkisinin rotasyonu
Yazlık ve kışlık ekilen kültür bitkilerinin rotasyonu, yer aldığında kültür bitkisi içinde dominant hale geçen yabancı otlar kontrol edilmiş olacaktır (Lampkin, 1990).
Karışık ekim; Pırasa ve kerevizin karışık ekiminde (Bir sıra pırasa/ bir sıra kereviz), bunların tek ekimlerine oranla yabancı otların toprak yüzeyinde kaplama alanlarının % 41 oranında azaldığı saptanmıştır. Bu çalışmada kültür bitkilerinin sadece gölgeleme etkisinden dolayı Senecio vulgaris L. ‘in yoğunluğunda % 58, yeşil aksamında ise % 98 oranında azalma ve sonuçta da toplam verimde % 10’luk bir artma olduğu da saptanmıştır (Baumann ve ark., 2000).
Ekim zamanı ve sürüm; Kültür bitkisinin ekim zamanını değiştirerek yabancı otun rekabet gücünü veya zarar miktarını azaltmak yabancı otları kontrol etme yöntemlerinden biridir. Örneğin Uygur ve ark. (1984)’nın yaptığı bir çalışmada buğday sırasıyla 7 Ekim, 25 Ekim ve 15 Kasım tarihlerinde ekildiğinde tilki kuyruğunun (Alopecurus myosuroides) m2’deki sayıları sırasıyla yaklaşık olarak 37, 20 ve 12 olmuştur.
Ülkemizde yapılan bir başka çalışmada ise yağışlardan önce, yağışlar başladığında ve yağışlardan sonra tarla tava geldiğinde buğday ekimi yapılmış ve 1985 yılının ilk baharında ekim zamanına göre sırasıyla m2’de 112, 45 ve 12.5 adet, 1986 yılında ise 147.5, 66.7 ve 17.5 adet kokarot yoğunluğu belirlenmiştir. Çalışmada her iki yılın sonuçlarına bakıldığında yağışlardan önce ve yağışlar esnasında ekim yapılan buğdaydaki kokarot yoğunluğuna oranla, yağışlardan sonra ekim yapılan buğdaydaki kokarot yoğunluğu çok büyük miktarda düşmüştür (Taştan 1988).
Canavar otlarından dolayı kültür bitkilerinde verim kaybı bulaşmanın şiddeti ve zamanına bağlı olmak üzere % 100’lere kadar ulaşmaktadır. Canavar otlarının mücadelesinde de ekim zamanı oldukça önemlidir. Geç ekimle canavar otu sürgün sayısı % 90’lara varan oranda azalmaktadır ancak geç ekime uygun kültür bitkisi seçilmediği takdirde verimde de büyük oranda azalmalar meydana gelecektir bu sebeple geç ekim yapılacaksa erken olgunlaşan çeşitler kullanılmalıdır (Linke ve ark. 1989).
2. Fiziksel Mücadele:
Fiziksel mücadele ışın ve ses dalgaları kullanımı gibi pratiğe tam olarak aktarılamamış yöntemlerin yanısıra, solarizasyon, malçlama, sıcaklık uygulamaları gibi yöntemleri içine almaktadır (Uludağ, 1999).
Solarizasyon; bu yöntemle toprak sıcaklığı güneş enerjisiyle artırılmakta ve topraktaki pek çok yabancı ot tohumları bu yolla canlılığının yitirmesi sağlanabilmektedir. Özellikle dar alanlar ve seralarda bu yöntemle başarılı bir şekilde yabancı otlar kontrol altına alınabilmektedir. Ülkemizde Akdeniz Bölgesi’nde seralarda yürütülen bir çalışmada solarizasyonla, çoban çantası (Capsella bursa-pastoris (L.) Medik), topalak (Cyperus rotundus L.), canavar otu (Orobanche spp.), Zühre tarağı (Scandix pecten-veneris L.), serçe dili (Stellaria media (L.) Vill., küçük ısırgan (Urtica urens L.) gibi yabancı otların başarılı bir şekilde kontrol edildiği belirlenmiştir (Tekin ve ark., 1998).
Malçlama; bu yöntemle toprak yüzeyi canlı **** cansız materyallerle kapatılmakta ve toprağın nem kaybı önlendiği gibi özellikle toprağa ışık geçmesi önlendiğinden bir çok yabancı ot türünü tohumlarının da çimlenmesi engellenmektedir. Bu amaçla siyah naylon, saman gibi örtü materyalleri kullanılabilmektedir. Minnnesota’da çilek yetiştiriciliği yapılan bir alanda atık yünlerden malç oluşturulmuş ve bununla da yabancı otların kontrol edilebildiği saptanmıştır (Hoover, 2000).
Isı uygulamaları; pratikte kullanılma şansı düşük olan sıcak su uygulamaları gibi uygulamaların yanısıra, son yıllarda yabancı otlar için özel olarak geliştirilmiş alevleme makinaları maliyetinin yüksek olması nedeniyle özellikle dar alanlarda kullanılmakta ve organik tarımda tercih edilmektedir (Uygur ve ark., 2001). Ayçiçeğindeki yabancı ot kontrolü için Pisa Üniversitesi’nde geliştirilmekte olan alevleme makinasının, saatte 9 kilometre hızda ve hektara 7-12 kg LPG gelecek şekilde kullanıldığında yabancı otları oldukça başarılı bir şekilde kontrol ettiği bildirilmektedir (Raffaelli ve ark., 2000).
Örtücü bitki kullanımı; örtücü bitki olarak kullanılan çavdar (Secale cereale L.) bazı geniş ve dar yapraklı yabancı ot türlerini baskı altında tutmakta (Shilling ve ark.1986), yine aynı amaçla kullanılan tüylü fiğin (Vicia villosa L.) topraktaki kalıntıları da bazı yabancı ot türlerini başarılı bir şekilde baskılamaktadır (Teasdale, 1993).
Doğal gübrelerin kullanımı; yabancı otlarla mücadelede uygun bazı gübrelerin kullanımı etkili sonuçlar verdiği bilinmektedir (Rasmussen, 2002). Ancak organik tarımda gübre seçiminde çok daha fazla dikkat etmek gerekmektedir. Örneğin Danimarka’da, 1996-1998 yılları arasında yürütülen bir çalışmada sıvı gübre olarak tabir edilen ve hayvan (domuz ve inek) dışkı ve idrar karışımından oluşan gübrenin özel enjektörler yardımıyla toprağa uygulanmasıyla yabancı ot yoğunluğunda % 39, yeşil aksamında ise % 60 azalma saptanırken arpanın veriminde % 26 oranında artış tespit edilmiştir (Rassmussen, 2002)
3. Mekanik Mücadele:
Çapalama, tırmaklama ve fırçalama; çapalama ve tırmaklama ile baklada çok etkin bir yabancı ot kontrolü yapılan çalışmalarda saptanmıştır (Irla, 1995). Benzer şekilde bezelye çıkışından önce ve çıkışından hemen sonra yapılan tırmıklama işleminin etkin yabancı ot kontrolünü sağladığı da bildirilmektedir (Rasmussen, 1993). Yabancı ot kontrolü için kullanılabilecek bir fırçalama aleti Şekil 1’de verilmiştir. Şekil 1 de de görüldüğü gibi sıra arasında hareket eden fırçalar yabancı otları çekerek yok etmektedir.
Su altında bırakma; Özellikle çeltik tarlaarında toprağın bir süre su altında tutulmasıyla yabancı ot tohumları ve yeni çıkan fideciklerin havasız kalarak ölmesi sağlanır Özer ve ark., 2001)
4. Dayanıklı Kültür Bitkisi Çeşitlerinin Kullanımı
Bu yöntem özellikle tam parazit bir yabancı ot olan canavar otunun (Orobanche spp.) mücadelesinde kullanılan bir yöntemdir. Dünyada canavar otuna dayanıklı ayçiçeği, bakla ve nohut çeşitlerinin geliştirilmesi ve bunlarının kullanılmasıyla ilgili başarılı çalışmalar bulunmaktadır (Linke ve ark., 1989).
5. Kimyasal Mücadele
Allelopati; yeşil bitkiler bir çok kimyasal madde üretirler. Bu bileşiklerin bazılarının interspesifik kimyasal reaksiyonlarda rol aldıkları ve böylece bazı türlerin diğer türlerin üreyip çoğalmasını engellemek için fitotoksik **** herbisidial etkiye sahip bileşikler ürettikleri bilinmektedir. İşte bu bitkiler arasındaki kimyasal ilişkiye allelopati, bitkilerin salgıladıkları kimyasallara da allelokimyasallar denmektedir (Khalid ve Shad,1991). Allelopatiyle ilgili bir çok çalışma yapılmasına ve yüzlerce bitkinin allelokimyasallara sahip olduğu bilinmesine rağmen bunların yok denecek kadar az miktarı ancak kullanıma verilmiş ve çalışmalar çoğunlukla demostrasyon bazında kalmıştır (Kil, 1999). Allelopatiyle ilgili yapılan ve uygulamaya aktarılabilen çalışmalardan en güzel örneklerden biri Çukurova’da yapılan ve pamuğun çok önemli bir yabancı otu olan kanyaşın (Sorghum halepense (L.) Pers.) mücadelesinde antep turpunun (Raphanus sativus L.) kullanılabileceğini ortaya koyan bir çalışmadır (Uygur ve ark.,1991). Bu çalışma sonucunda Çukurova‘daki pamuk üreticilerinin bir kısmı, pamuktan önce tarlalarına antep turpu ekerek bunu daha sonra toprağa karıştırmakta ve böylece tarlalarında kanyaşın çıkışını büyük oranda engellemektedirler.
6. Biyolojik mücadele
Yabancı otların popülasyonunu negatif etkileyen tüm hastalık ve zararlı gibi canlı etmenler yardımı ile bu yabancı otların zararını zarar eşiği altına düşürmek için alınan önlemlerin tümüne Biyolojik Yabancı Ot Savaşı denilmektedir (Uygur ve ark., 1984). Bu yöntem çok yaygın olarak kullanılmamakla beraber şimdiye kadar başarılı bir şekilde uygulanmış örnekler bulunmaktadır. Avustralya’da 20 milyon ha alanı saran frenk inciri (Opuntia sp) ile mücadelede, bir Lepidoptera olan Cactoblastis cactorum uygulaması ile başarı elde edilmiş olup bu çalışma yabancı otlarla biyolojik mücadeleye verilebilecek en eski örneklerden biridir (Uygur ve ark., 1984).
Canavar otlarının biyolojik mücadelesinde de bir çok alanda Phtomyza orobanchia Kalt kullanılmaktadır (Linke ve ark., 1989)
SONUÇLAR
Organik tarım prensiplerine uygun pek çok yabancı ot kontrol yöntemleri bulunmaktadır ancak önemli olan uygun yöntemi uzman eşliğinde belirlemek ve tek bir yöntemle başarı elde edilmesi zor olan durumlarda (üretim yapılan alanlarda hem tek yıllık hem de çok yıllık yabancı otların sorun teşkil etmesi gibi) kontrol yöntemleri arasında entegrasyonun sağlanması gerekmektedir. Yabancı otlara karşı uygulanan klasik kimyasal mücadele uygulamalarında, bazı özel durumların haricinde, belirli kültür bitkisindeki hedeflenen yabancı ota karşı herbisit uygulanır ve burada her tarlaya özel bir seçim yapılması gibi zorunluluklar yoktur. Örneğin ülkemizin her bölgesinde buğday içerisindeki yabani hardalı yok etmek için aynı herbisiti kullanmak (bazı özel durumlar haricinde) mümkün olabilir ancak organik tarımda durum daha farklıdır. Organik üretim yapılan alanın kendi özelliklerine (toprak yapısı, eğim vb.), bölgenin iklimsel özellikleri, alanın içerdiği yabancı ot tohum miktarı gibi bir çok özellikler göre her alan için planlı bir şekilde yabancı ot kontrol yönteminin seçilmesi gerekmektedir. Ayrıca organik üretim yapılan alanlarda uygun olarak tercih edilen tek bir kontrol metodun sürekli kullanılması yan etkilere de yol açabilir(sürekli toprak işleme toprak erozyonuna yol açabilir). Sonuçta organik üretim yapılacak alanda aşağıda özetlenen yollar izlenmelidir;
Organik üretim yapılacak olan alan ve yetiştirilecek olan kültür bitkisi ile tarlada daha önce görülen yabancı otlar ve o kültür bitkisinin ana zararlı yabancı otları hakkında bilgiler edinilmesi,
Toplanan verilere göre uygun stratejilerin geliştirilmesi,
Uygulamaya geçilmesi,
Uygulamadan sonra başarıların veya tahmin edilemeyen sebeplerden dolayı gelen başarısızlıkların nedenleriyle birlikte kaydının tutulması,
Bir üretim sezonundan sonra elde edilen tüm verilerin uzman yardımıyla değerlendirilerek gelecek sezon için uygun yabancı ot stratejisinin belirlenmesi gerekmektedir.
Ülkemizdeki organik tarıma yönelik olarak kullanılabilecek yabancı ot kontrol yöntemleri için, dünyada bu konuda yapılmış olan çalışmaların sonuçlarından faydalanmak bir çok konuda çözüm getirilebilir ancak benzer çalışmaların bizim ülkemizde de yapılması gerekmektedir. Yapılması gereken araştırmalar için kısa öneriler aşağıda özetlenmiştir;
Kimyasal mücadeleye alternatif yabancı ot savaş yöntemleri üzerinde çalışmalara ağırlık verilmeli,
Organik tarımda yabancı ot kontrol yöntemleriyle ilgili sistem araştırmalarının yapılmalı,
Bölgelere göre kültür bitkilerinde ana zararlı durumunda olan yabancı otların EZE çalışmaları yapılmalı,
Organik tarımda yabancı otlarla mücadelede örtü bitki kullanımı ve karışık ekim üzerinde çalışmalar yapılmalı,
Organik sebze yetiştiriciliğinde kullanılabilecek yöntemlerden biri olan solarizasyonun etkili olduğu yabancı ot türleri ile ilgili çalışmalar yapılmalı,
Yabancı otların topraktaki tohum rezervine göre popülasyon tahminini erken uyarı sistemi olarak kullanma çalışmaları için araştırmalar yapılmalı,
Allelopati çalışmalarına ağırlık verilmelidir.
Eda AKSOY
Dünyada buğday, mısır, çeltik, pamuk, soya gibi bazı önemli kültür bitkilerinde hastalık, zararlı ve yabancı otlardan dolayı ürün kaybı yaklaşık % 67.15 olup, bunun % 13.78’i hastalıklardan % 21.75’i zararlılardan ve % 31.62’si ise yabancı otlardan kaynaklanmaktadır.
Yabancı otların verebileceği zararı istenilen seviyeye düşürebilmek için çeşitli yabancı ot mücadele yöntemleri bulunmaktadır. Ancak bir yabancı otla mücadeleye başlayabilmek için o yabancı otun Ekonomik Zarar Eşiği’nin (EZE) bilinmesi yabancı otlarla mücadelede ana prensiplerden biridir. Bu konuda Çukurova Bölgesi için yabani yulafın zarar eşiği 5 adet/m2 (Kadıoğlu ve ark., 1993), yabani hardalın 0.1 m2 ve yabani fiğ için de 1.8-2.2 m2 (Boz ve Uygur, 1997) olarak bazı çalışmalarda tespit edilmiştir.
Organik ürün yetiştirilmesini zorlaştıran en önemli unsurlardan olan yabancı otların kontrolü için organik tarıma uygun pek çok yöntem bulunmaktadır. Bu yöntemlerden bazıları örneklerle aşağıda açıklanmaktadır;
1. Kültürel Önlemler:
Temiz tohum kullanmak; Ülkemizde 204 bin yabancı ot tohumu 17 milyon ton hububatla hasat edildiği bilinmektedir (Güncan, 1981). Hasat edilen bu buğdayın tekrar tohumluk olarak kullanılmasıyla tarlalara buğdayla beraber yabancı otlarında ekildiği anlamına gelmektedir. Tokat da yapılan bir çalışmada selektörden geçirilen 500 gram buğday da ortalama olarak 48.89 adet yabancı ot tohumu olduğu saptanmıştır (Sırma ve ark.,1997).
Tarımsal aletlerinin temizliği; Canavar otu ile bulaşık bir alanda kullanılmış olan tarımsal bir alete sadece 3.82 mg tohumun yapışması ve bu aletin temiz tarlada kullanılmasıyla o tarlaya 1000 adet canavar otu tohumu götürülmesi anlamına gelmektedir. Bu ise dekarlarca alnın bulaşması için yetecek bir rakamdır.
Yanmış çiftlik gübresi kullanımı; Bazı yabancı ot tohumlarının koyunun sindirim sisteminden geçtikten sonra bile % 50’nin üzerinde canlılığını ve çimlenme kabiliyetini koruduğu belirlenmiştir (Özer, 1982 ve Özer ve ark., 2001).
Uygun sulama yönteminin seçimi; özellikle bahçe tarımında damla sulamanın kullanımı yabancı ot çıkışını büyük oranda azaltmaktadır (Uygur ve ark., 2001)
Toprak şartlarının yabancı otların aleyhine göre değiştirilmesi; Bazı yabancı otların büyümesi ve gelişmesi için toprak şartlarıyla ilgili özel istekleri vardır (Lampkin, 1990), örneğin;
Toprak nemi
Zayıf drenajlı topraklarda Kuru, taşlı topraklarda
- Tarla nanesi (Mentha sp.) Küçük turna gagası (Erodium cicutarium)
- At kuyruğu (Equisetum sp.) Deliotu (Alyssum alysoides)
- Parmakotu (Potentilla anseria) Adi engerek otu (Echium vulgare)
Orta azotlu topraklarda Yüksek azotlu topraklarda
- Tilki kuruğu (Alopecurus agrestis) Kanarya otu (Senecio vulgares)
- Acı tere (Cardamine pratensis) Yer fesleğeni (Mercurialis annua)
- Unutma beni (Myosotis arvensis) Akkaz ayağı (Chenopodium album)
Asidik topraklarda
- Tarla karabaşı (Stachys arvensis)
- Tıbbi şahtere (Fumaria officinalis)
- Yabani hercai menekşe (Viola arvensis)
Yabancı otlarla rekabet gücü yüksek kültür bitkilerinin seçilmesi; Ülkemizde yapılan bir çalışmada denenen altı farklı buğday çeşitleri arasından Haymana 79 ve Kunduru 79’un kokarotu (Bifora radians Bieb.) diğer çeşitlere göre daha fazla baskı altında tuttuğu saptanmıştır (Taştan, 1988).
Ekim nöbeti; Bazı kültür bitkisi içindeki bazı yabancı otlar o kültür bitkisinin gelişme ritmine ayak uydurarak onlarla birlikte yaşamayı başarır ve o kültür bitkisinin ana yabancı otu haline gelebilirler bu nedenle uygulanan zengin ekim nöbeti sistemi ile yabancı ot florasındaki tür sayısı, yabancı otların ekimi yapılan kültürlere uyum gösteremediği için azalır; örneğin tahılların ekim nöbetinde fazla kullanıldığı sistemlerde genellikle dar yapraklı yabancı otlarda artış, çok yıllık yem bitkilerinin kullanıldığı sistemlerde tek ve çok yıllık yabancı ot türlerinde yetersiz ışık ve yer nedeniyle azalış kaydedilir (Uygur ve ark., 1984). Ekim nöbetinde;
Tek yıllık kültür bitkisinin çok yıllıkla yer değiştirilmesi
Bitkilerin sık ekildiği ve gölgelemenin yoğun olduğu kültür bitkisiyle seyrek ekilen kültür bitkisinin rotasyonu
Yazlık ve kışlık ekilen kültür bitkilerinin rotasyonu, yer aldığında kültür bitkisi içinde dominant hale geçen yabancı otlar kontrol edilmiş olacaktır (Lampkin, 1990).
Karışık ekim; Pırasa ve kerevizin karışık ekiminde (Bir sıra pırasa/ bir sıra kereviz), bunların tek ekimlerine oranla yabancı otların toprak yüzeyinde kaplama alanlarının % 41 oranında azaldığı saptanmıştır. Bu çalışmada kültür bitkilerinin sadece gölgeleme etkisinden dolayı Senecio vulgaris L. ‘in yoğunluğunda % 58, yeşil aksamında ise % 98 oranında azalma ve sonuçta da toplam verimde % 10’luk bir artma olduğu da saptanmıştır (Baumann ve ark., 2000).
Ekim zamanı ve sürüm; Kültür bitkisinin ekim zamanını değiştirerek yabancı otun rekabet gücünü veya zarar miktarını azaltmak yabancı otları kontrol etme yöntemlerinden biridir. Örneğin Uygur ve ark. (1984)’nın yaptığı bir çalışmada buğday sırasıyla 7 Ekim, 25 Ekim ve 15 Kasım tarihlerinde ekildiğinde tilki kuyruğunun (Alopecurus myosuroides) m2’deki sayıları sırasıyla yaklaşık olarak 37, 20 ve 12 olmuştur.
Ülkemizde yapılan bir başka çalışmada ise yağışlardan önce, yağışlar başladığında ve yağışlardan sonra tarla tava geldiğinde buğday ekimi yapılmış ve 1985 yılının ilk baharında ekim zamanına göre sırasıyla m2’de 112, 45 ve 12.5 adet, 1986 yılında ise 147.5, 66.7 ve 17.5 adet kokarot yoğunluğu belirlenmiştir. Çalışmada her iki yılın sonuçlarına bakıldığında yağışlardan önce ve yağışlar esnasında ekim yapılan buğdaydaki kokarot yoğunluğuna oranla, yağışlardan sonra ekim yapılan buğdaydaki kokarot yoğunluğu çok büyük miktarda düşmüştür (Taştan 1988).
Canavar otlarından dolayı kültür bitkilerinde verim kaybı bulaşmanın şiddeti ve zamanına bağlı olmak üzere % 100’lere kadar ulaşmaktadır. Canavar otlarının mücadelesinde de ekim zamanı oldukça önemlidir. Geç ekimle canavar otu sürgün sayısı % 90’lara varan oranda azalmaktadır ancak geç ekime uygun kültür bitkisi seçilmediği takdirde verimde de büyük oranda azalmalar meydana gelecektir bu sebeple geç ekim yapılacaksa erken olgunlaşan çeşitler kullanılmalıdır (Linke ve ark. 1989).
2. Fiziksel Mücadele:
Fiziksel mücadele ışın ve ses dalgaları kullanımı gibi pratiğe tam olarak aktarılamamış yöntemlerin yanısıra, solarizasyon, malçlama, sıcaklık uygulamaları gibi yöntemleri içine almaktadır (Uludağ, 1999).
Solarizasyon; bu yöntemle toprak sıcaklığı güneş enerjisiyle artırılmakta ve topraktaki pek çok yabancı ot tohumları bu yolla canlılığının yitirmesi sağlanabilmektedir. Özellikle dar alanlar ve seralarda bu yöntemle başarılı bir şekilde yabancı otlar kontrol altına alınabilmektedir. Ülkemizde Akdeniz Bölgesi’nde seralarda yürütülen bir çalışmada solarizasyonla, çoban çantası (Capsella bursa-pastoris (L.) Medik), topalak (Cyperus rotundus L.), canavar otu (Orobanche spp.), Zühre tarağı (Scandix pecten-veneris L.), serçe dili (Stellaria media (L.) Vill., küçük ısırgan (Urtica urens L.) gibi yabancı otların başarılı bir şekilde kontrol edildiği belirlenmiştir (Tekin ve ark., 1998).
Malçlama; bu yöntemle toprak yüzeyi canlı **** cansız materyallerle kapatılmakta ve toprağın nem kaybı önlendiği gibi özellikle toprağa ışık geçmesi önlendiğinden bir çok yabancı ot türünü tohumlarının da çimlenmesi engellenmektedir. Bu amaçla siyah naylon, saman gibi örtü materyalleri kullanılabilmektedir. Minnnesota’da çilek yetiştiriciliği yapılan bir alanda atık yünlerden malç oluşturulmuş ve bununla da yabancı otların kontrol edilebildiği saptanmıştır (Hoover, 2000).
Isı uygulamaları; pratikte kullanılma şansı düşük olan sıcak su uygulamaları gibi uygulamaların yanısıra, son yıllarda yabancı otlar için özel olarak geliştirilmiş alevleme makinaları maliyetinin yüksek olması nedeniyle özellikle dar alanlarda kullanılmakta ve organik tarımda tercih edilmektedir (Uygur ve ark., 2001). Ayçiçeğindeki yabancı ot kontrolü için Pisa Üniversitesi’nde geliştirilmekte olan alevleme makinasının, saatte 9 kilometre hızda ve hektara 7-12 kg LPG gelecek şekilde kullanıldığında yabancı otları oldukça başarılı bir şekilde kontrol ettiği bildirilmektedir (Raffaelli ve ark., 2000).
Örtücü bitki kullanımı; örtücü bitki olarak kullanılan çavdar (Secale cereale L.) bazı geniş ve dar yapraklı yabancı ot türlerini baskı altında tutmakta (Shilling ve ark.1986), yine aynı amaçla kullanılan tüylü fiğin (Vicia villosa L.) topraktaki kalıntıları da bazı yabancı ot türlerini başarılı bir şekilde baskılamaktadır (Teasdale, 1993).
Doğal gübrelerin kullanımı; yabancı otlarla mücadelede uygun bazı gübrelerin kullanımı etkili sonuçlar verdiği bilinmektedir (Rasmussen, 2002). Ancak organik tarımda gübre seçiminde çok daha fazla dikkat etmek gerekmektedir. Örneğin Danimarka’da, 1996-1998 yılları arasında yürütülen bir çalışmada sıvı gübre olarak tabir edilen ve hayvan (domuz ve inek) dışkı ve idrar karışımından oluşan gübrenin özel enjektörler yardımıyla toprağa uygulanmasıyla yabancı ot yoğunluğunda % 39, yeşil aksamında ise % 60 azalma saptanırken arpanın veriminde % 26 oranında artış tespit edilmiştir (Rassmussen, 2002)
3. Mekanik Mücadele:
Çapalama, tırmaklama ve fırçalama; çapalama ve tırmaklama ile baklada çok etkin bir yabancı ot kontrolü yapılan çalışmalarda saptanmıştır (Irla, 1995). Benzer şekilde bezelye çıkışından önce ve çıkışından hemen sonra yapılan tırmıklama işleminin etkin yabancı ot kontrolünü sağladığı da bildirilmektedir (Rasmussen, 1993). Yabancı ot kontrolü için kullanılabilecek bir fırçalama aleti Şekil 1’de verilmiştir. Şekil 1 de de görüldüğü gibi sıra arasında hareket eden fırçalar yabancı otları çekerek yok etmektedir.
Su altında bırakma; Özellikle çeltik tarlaarında toprağın bir süre su altında tutulmasıyla yabancı ot tohumları ve yeni çıkan fideciklerin havasız kalarak ölmesi sağlanır Özer ve ark., 2001)
4. Dayanıklı Kültür Bitkisi Çeşitlerinin Kullanımı
Bu yöntem özellikle tam parazit bir yabancı ot olan canavar otunun (Orobanche spp.) mücadelesinde kullanılan bir yöntemdir. Dünyada canavar otuna dayanıklı ayçiçeği, bakla ve nohut çeşitlerinin geliştirilmesi ve bunlarının kullanılmasıyla ilgili başarılı çalışmalar bulunmaktadır (Linke ve ark., 1989).
5. Kimyasal Mücadele
Allelopati; yeşil bitkiler bir çok kimyasal madde üretirler. Bu bileşiklerin bazılarının interspesifik kimyasal reaksiyonlarda rol aldıkları ve böylece bazı türlerin diğer türlerin üreyip çoğalmasını engellemek için fitotoksik **** herbisidial etkiye sahip bileşikler ürettikleri bilinmektedir. İşte bu bitkiler arasındaki kimyasal ilişkiye allelopati, bitkilerin salgıladıkları kimyasallara da allelokimyasallar denmektedir (Khalid ve Shad,1991). Allelopatiyle ilgili bir çok çalışma yapılmasına ve yüzlerce bitkinin allelokimyasallara sahip olduğu bilinmesine rağmen bunların yok denecek kadar az miktarı ancak kullanıma verilmiş ve çalışmalar çoğunlukla demostrasyon bazında kalmıştır (Kil, 1999). Allelopatiyle ilgili yapılan ve uygulamaya aktarılabilen çalışmalardan en güzel örneklerden biri Çukurova’da yapılan ve pamuğun çok önemli bir yabancı otu olan kanyaşın (Sorghum halepense (L.) Pers.) mücadelesinde antep turpunun (Raphanus sativus L.) kullanılabileceğini ortaya koyan bir çalışmadır (Uygur ve ark.,1991). Bu çalışma sonucunda Çukurova‘daki pamuk üreticilerinin bir kısmı, pamuktan önce tarlalarına antep turpu ekerek bunu daha sonra toprağa karıştırmakta ve böylece tarlalarında kanyaşın çıkışını büyük oranda engellemektedirler.
6. Biyolojik mücadele
Yabancı otların popülasyonunu negatif etkileyen tüm hastalık ve zararlı gibi canlı etmenler yardımı ile bu yabancı otların zararını zarar eşiği altına düşürmek için alınan önlemlerin tümüne Biyolojik Yabancı Ot Savaşı denilmektedir (Uygur ve ark., 1984). Bu yöntem çok yaygın olarak kullanılmamakla beraber şimdiye kadar başarılı bir şekilde uygulanmış örnekler bulunmaktadır. Avustralya’da 20 milyon ha alanı saran frenk inciri (Opuntia sp) ile mücadelede, bir Lepidoptera olan Cactoblastis cactorum uygulaması ile başarı elde edilmiş olup bu çalışma yabancı otlarla biyolojik mücadeleye verilebilecek en eski örneklerden biridir (Uygur ve ark., 1984).
Canavar otlarının biyolojik mücadelesinde de bir çok alanda Phtomyza orobanchia Kalt kullanılmaktadır (Linke ve ark., 1989)
SONUÇLAR
Organik tarım prensiplerine uygun pek çok yabancı ot kontrol yöntemleri bulunmaktadır ancak önemli olan uygun yöntemi uzman eşliğinde belirlemek ve tek bir yöntemle başarı elde edilmesi zor olan durumlarda (üretim yapılan alanlarda hem tek yıllık hem de çok yıllık yabancı otların sorun teşkil etmesi gibi) kontrol yöntemleri arasında entegrasyonun sağlanması gerekmektedir. Yabancı otlara karşı uygulanan klasik kimyasal mücadele uygulamalarında, bazı özel durumların haricinde, belirli kültür bitkisindeki hedeflenen yabancı ota karşı herbisit uygulanır ve burada her tarlaya özel bir seçim yapılması gibi zorunluluklar yoktur. Örneğin ülkemizin her bölgesinde buğday içerisindeki yabani hardalı yok etmek için aynı herbisiti kullanmak (bazı özel durumlar haricinde) mümkün olabilir ancak organik tarımda durum daha farklıdır. Organik üretim yapılan alanın kendi özelliklerine (toprak yapısı, eğim vb.), bölgenin iklimsel özellikleri, alanın içerdiği yabancı ot tohum miktarı gibi bir çok özellikler göre her alan için planlı bir şekilde yabancı ot kontrol yönteminin seçilmesi gerekmektedir. Ayrıca organik üretim yapılan alanlarda uygun olarak tercih edilen tek bir kontrol metodun sürekli kullanılması yan etkilere de yol açabilir(sürekli toprak işleme toprak erozyonuna yol açabilir). Sonuçta organik üretim yapılacak alanda aşağıda özetlenen yollar izlenmelidir;
Organik üretim yapılacak olan alan ve yetiştirilecek olan kültür bitkisi ile tarlada daha önce görülen yabancı otlar ve o kültür bitkisinin ana zararlı yabancı otları hakkında bilgiler edinilmesi,
Toplanan verilere göre uygun stratejilerin geliştirilmesi,
Uygulamaya geçilmesi,
Uygulamadan sonra başarıların veya tahmin edilemeyen sebeplerden dolayı gelen başarısızlıkların nedenleriyle birlikte kaydının tutulması,
Bir üretim sezonundan sonra elde edilen tüm verilerin uzman yardımıyla değerlendirilerek gelecek sezon için uygun yabancı ot stratejisinin belirlenmesi gerekmektedir.
Ülkemizdeki organik tarıma yönelik olarak kullanılabilecek yabancı ot kontrol yöntemleri için, dünyada bu konuda yapılmış olan çalışmaların sonuçlarından faydalanmak bir çok konuda çözüm getirilebilir ancak benzer çalışmaların bizim ülkemizde de yapılması gerekmektedir. Yapılması gereken araştırmalar için kısa öneriler aşağıda özetlenmiştir;
Kimyasal mücadeleye alternatif yabancı ot savaş yöntemleri üzerinde çalışmalara ağırlık verilmeli,
Organik tarımda yabancı ot kontrol yöntemleriyle ilgili sistem araştırmalarının yapılmalı,
Bölgelere göre kültür bitkilerinde ana zararlı durumunda olan yabancı otların EZE çalışmaları yapılmalı,
Organik tarımda yabancı otlarla mücadelede örtü bitki kullanımı ve karışık ekim üzerinde çalışmalar yapılmalı,
Organik sebze yetiştiriciliğinde kullanılabilecek yöntemlerden biri olan solarizasyonun etkili olduğu yabancı ot türleri ile ilgili çalışmalar yapılmalı,
Yabancı otların topraktaki tohum rezervine göre popülasyon tahminini erken uyarı sistemi olarak kullanma çalışmaları için araştırmalar yapılmalı,
Allelopati çalışmalarına ağırlık verilmelidir.
Eda AKSOY